TÜRK MÜSÜNÜZ?

Artık bu soruya cevap vermeniz eskisi kadar kolay olmayacak. 2005 yılında National Geographic tarafından başlatılan ‘genom’ projesi oldukça hızlı ilerledi, 2007’de insanın gen haritası çıkarıldı ve bugün artık milletlerin akrabalık ilişkilerini belirleyecek yeterli bilgiye sahip durumdayız.

Y-DNA testlerinin sonucuna göre ilk erkek bundan 60 ila 80 bin yıl önce Afrika’da, bugünkü Kenya-Etiyopya civarında yaşadı. Hesaplama tekniklerinden kaynaklanan farklı sonuçlardan dolayı ben ortalamayı alarak 70 bin yıl diyeceğim. Yeryüzündeki 3,5 milyar erkekten DNA örneği alıp y-kromozomunu takip ederek geriye gittiğimizde görüyoruz ki bütün erkeklerin ortak atası 70 bin yıl önce yaşayan bu kişi.

Bu arada neden ‘erkek’ sözcüğüne vurgu yaptığımızı hemen açıklayalım. Y-Kromozomu yalnızca erkeklerde var, anne tarafından soyağacınızı belirlemek isterseniz mitokondrial DNA testi yaptırmanız gerekiyor. Y-Kromozomunun görevi cinsiyetin belirlenmesidir. Yani erkek çocuk sahibi olamayan beylerimiz ‘bana bir erkek evlat veremedin’ diye kadını suçlamak yerine bu durumdan kendi y-kromozomlarını sorumlu tutsalar daha doğru bir iş yapmış olurlar.

Yeri gelmişken şunu da hemen belirteyim; Kromozom, gen, mitokondri gibi bilimsel sözcükler gözünüzü korkutmasın, bu yazıda mümkün olduğunca teknik terminolojiden uzak durmaya çalışacağım. Ama ister istemez lise yıllarından kalan biyoloji, coğrafya biraz da tarih bilgimizi zorlamak durumundayız. Mesela, biz insan türünün bilimsel adımızın "homo sapiens" olduğunu bilmenizde yarar var. Hayalen 70 bin yıl öncesine gittiğimizde görüyoruz ki, Afrika'da yaşayan bir erkek homo sapiens bugünkü Japon, Alman, Türk, Arap, İngiliz, Kürt, Rus herkesin ortak atası. Başka hiçbir kıtada insan yok, ilginç değil mi? Hepimiz tek kişinin torunlarıyız.

Bilim insanları dini inançları çalışmalarına referans almaktan pek hoşlanmasalar da bu homo sapiense Kitab-ı Mukaddes’e atfen "Adam" yani Hz.Adem adını taktılar. Bu ilk erkek ve onun çocukları doğal olarak ortak genetik özelliklere sahiptiler. Yani ten, göz rengi gibi fiziksel özellikler benzerdi. Ancak bu genetik özellikler zaman içinde değişti, binlerce yıl süren yolculukla bu insanların torunları Afrika kıtasına dağıldılar. Bir bölümü kuzeye, bugünkü Mısır ve Filistin yönüne hareket ederken, bir kısmı da 60 bin yıl önce ilk defa Afrika kıtası dışına çıktı. Güney Asya, Uzak Doğu ve Dünyanın her yanına göç ettiler. İşte bu göçlerin sonucu farklılaşan coğrafya ve iklim şartları insanların genetik yapılarında mutasyonlara yol açtı.

Y-kromozomunda meydana gelen her genetik değişim (SNP-Single Nucleotide Polymorphism) bir harf ile kodlanarak "Haplo-grup" adı veriliyor. Aşağıdaki kronolojik cetvele baktığımızda görüyoruz ki ilk SNP mutasyon ile BT Haplogrubu oluşuyor. Aradan birkaç bin yıl geçince bir başka genetik değişim CT haplogrubunu oluşturuyor ve bu değişimler dallanarak günümüze kadar devam ediyor. Bu makalede National Georgraphic verilerinden çok Dr. Stephen Oppenheimer ve Eupedia araştırmaları esas alındığından, yukarıda sözünü ettiğim gibi zamanlama farkları vardır.

Bu bilgiler ışığında genetik değişim ağacına bir göz attıktan sonra kaldığımız yerden devam edelim.

Bu şemada yalnızca Avrupa’da yoğun olarak görülen haplogruplar belirtilmiştir. Asya, Afrika ve Amerika kıtalarında bulunan haplogruplar, ayrıca her haplogrubun da alt grupları olduğunu düşünürsek hepsini tek şemada göstermek neredeyse imkansız. Bu nedenle sadece Avrupa kıtasında en çok görülen haplogrupları kısaca tanımakta yarar var:

Haplogruplara göre Avrupa’nın etnik yapısı

Mezolitik Avrupalılar:

I1: Ön-Germen (İskandinav)

I2b: Ön-Kelt-Germen

I2a1: Sardunya, Iberia

I2a2: Adriyatik, Tuna havzası

Neolitik göçmenler:

N1c1: Uralo-Fin, Baltık, Sibiryalı

G2a: Kafkasya, Greko-Anadolu

E1b1b: Kuzey Afrika, Yakın Doğu, Balkan

T: Orta Doğu, Doğu Afrika

Bronz çağı göçmenleri:

R1a: Balto-Slav, Germen, Hint-İran

R1b: İtalya-Kelt, Germen, Hitit, Ermeni

J1: Kafkasya, Mezopotamya, Semitik

J2: Greko-Anadolu, Mezopotamya, Kafkasya

Pek çoğumuzun bu grupları tek tek inceleyip harf ve rakamlarla belirtilen kodları yorumlaması zor olabilir. Örnek olarak R1a haplogrubunu inceleyelim. Yukarıdaki şemaya baktığımızda bu grubun 25 bin yıl önce tahminen Doğu Avrupa veya Güney Asya’da oluştuğunu görüyoruz. Daha çok Slav ve Germen’lerde rastlanan bir haplogruptur.

Aşağıdaki grafiğe baktığınızda bugün Rusya, Ukrayna, Polonya gibi Slav ülkelerinde yoğun olduğunu göreceksiniz. Buradan yola çıkarak R1a'nın sadece Rus veya Slav halklarının geni olduğunu söyleyemeyiz. Evet, Slavların ataları R1a haplogrubundandır, ancak 25 bin yıl önce ortaya çıkan bu grup %19-27 oranında Norveç ve İsveç’te de görülüyor. Demek ki R1a hem Slav hem de İskandinav milletlerinin ortak atasıdır. Bir anlamda bu uluslar barındırdıkları R1a oranı kadar birbirleriyle akrabadır denebilir.

Şimdi bir başka tipik Avrupa haplogrubu olan R1b'yi inceleyelim. Bu genetik grup İspanya, Fransa, İngiltere gibi Batı Avrupa ülkelerinde yoğun olarak karşımıza çıkıyor. R1b yaklaşık 23 bin yıl önce oluştu, kronolojik şema R1a ve R1b’nin ortak ataları R1’in 28-30 bin yıl önce doğduğunu söylüyor. Bu ne demektir? Bu demektir ki, 30 bin yıl geriye gittiğinizde Fransız, İngiliz, Rus kalmıyor büyük ölçüde akraba oluyorlar. Eğer 45 bin yıl geriye giderseniz bütün Avrupalılar IJK haplogrubundan olup aynı atanın torunlarıdırlar.

Bu noktada milliyetçilik kavramını tatsızlaştıran bir durumla karşılaşıyoruz. IJK için Rus, Alman, İngiliz, Fransız, İsveç, Türk, Arap diyemiyoruz, çünkü bu isimler sadece son birkaç bin yılda ortaya çıktı. Katı ırkçılar için gerçekten zor bir durum, bugün nefret ettiği millet ile aynı soydan olduğunu öğrenmek üzücü olsa gerek...

Bu kadar bilgiden sonra artık Türkiye’ye gelme zamanıdır. Eminim ki buraya kadar yazdıklarımızı dikkatle okumuş olanlar yukarıdaki haritada Türkiye’nin grafiğine baktıklarında bu renklerden hangisinin Orta Asya’dan gelen atalara ait olduğunu bilmek istiyorlar. Sizi daha fazla meraklandırmayacağım, ama daha önce bir noktaya dikkatinizi çekmek istiyorum. Diğer ülkelerin gen grafiğine bakıp Türkiye ile karşılaştırdığınızda gözünüze çarpan ilginç bir şey yok mu? Mesela Rusya’nın yarısı sarı, Polonya’nın yarıdan fazlası, Fransa’nın %60’ı kırmızı, İngiltere hakeza büyük ölçüde kırmızı.

Türkiye’ye baktığımızda adeta bir gen mozaiği görüyoruz, neredeyse hiçbir haplogrup baskın değil. Eğer yeşil renk dikkatinizi çektiyse karar vermekte acele etmeyin. Yeşil, J1 ve J2 gruplarını simgeliyor, bunlar Orta Asya doğumlu değil. Nitekim bu araştırmayı yapan kaynak Türkiye için özel bir not düşmüş, tercümesi aynen şöyle;
“Türkiye, bu tabloya alınmayan Afrika ve Asya haplogruplarını da (A, ExE1b1b, C, H, L, O, R2) %8.5 oranında barındıran tek ülke…”

Bu kadar millet olur da bunların arasında Orta Asya’dan göç eden ataların genleri olmaz mı, elbette var: Q haplogrubu, oranı %2. Bir başka Orta Asya/Sibirya haplogrubu ise N. Bugün özellikle Finlandiya ve Baltık ülkelerinde görülen bu genetik grubun da 20 bin yıllık Ural-Altay geçmişi var. Türkiye’deki oranı ise %4. Buna diğer Orta Asya ve Sibirya orijinli haplogrupları da eklersek yine de %10'u geçmiyor. Bilim bazen bizleri hayal kırıklığına uğratabiliyor.

Q ve N haplogruplarının ortak atası ise 36 bin yıl önceki ‘NOP’ haplogrubu. Kronolojik cetvele baktığınızda kimlerle akraba olduğunuzu göreceksiniz. Evet, gözlerinize inanın, bütün Avrupa ve Orta Asya milletleri 36 bin yıl önce aynı soydan türediler. Tipik Avrupalılar olan R1a ve R1b'nin atası olan R haplogrubu 30 bin yıl önce Orta Asya’da doğdu.

Pek çok kişinin gen testine sıcak bakmadığını biliyorum. Son zamanlarda komplo teorilerine iyice kendimizi kaptırmışken birilerinin bu genetik araştırmaları şiddetle reddedeceğini de tahmin edebiliriz. Ama Galileo’nun dediği gibi bilim inkar kabul etmiyor, bazıları ‘hayır olmaz’ dese de Dünya dönmeye devam ediyor. Sanıyorum benim gibi merak yönü paranoyasından ağır basanlar biraz tedirgin olsalar da “bir de ben öğreneyim atalarımın kimler olduğunu” diyeceklerdir. Bilim insanları bu hızla giderlerse yakın bir gelecekte bütün insanlığın soyağacını yapacaklardır, sanıyorum herkes çok yakında kiminle ne kadar akraba olduğunu öğrenecek.

Genetik soyağacı sadece bireylerin hayata bakışlarını değil, belki devlet yapılarını da sarsacak yeni bir çığır açmak üzere dersek biraz abartmış mı oluruz? Bence hayır, belki bu konunun önemini ifade etmek için bugün söyleyeceğimiz her şey az bile kalır. Kırmızı hapı alıp bir an önce gerçekle yüzleşmeyenlerin başı yakın gelecekte çok ciddi ağrıyabilir. Bu genetik çalışmaların Fransa’dan dünyaya 200 yıl önce yayılan ulus-devlet modelini nasıl etkileyeceğini önümüzdeki yıllarda göreceğiz. Bugünkü millet anlayışımızın temeli dile dayanmaktadır. Yani aynı dili konuşan insanlar aynı milletten sayılırlar. Dillerinin yakın olduğu nispette milletler birbiriyle akraba olarak kabul edilir. Türkçe - Özbekçe - Azerice gibi...

Ama diğer taraftan genlere baktığımızda Ural-Altay dil grubunun lehçelerini konuşan bu milletlerdeki Sibiryalı ataların geni çok az iken Finlandiya’da %58 gibi büyük bir oranda karşımıza çıkıyor. Görünen o ki bilim geçmişte pekçok defa yaptığı gibi dogmaları bir kez daha yıkmak üzere. Bazı rejimler varlıklarını devam ettirmek istiyorsa "ulus" kavramını bilimsel verilere göre yeniden tanımlamak zorundalar. Bu durumu şu an için tehlike olarak görmeyeneler unutmamalıdır ki, Fransız ihtilali akabinde kraliyet giyotin altında son bulurken Osmanoğulları yeni doğmuş olan ulus-devlet modelini kendi saltanatı için bir tehlike olarak görmüyorlardı. Ancak geleceği görmeyi başaran ve yeni şartlara adaptasyon sağlayan kraliyet aileleri bir şekilde varlıklarını sürdürüyorlar. Galiba öngörü yeteneği herkese nasip olmayan bir ayrıcalık...

İlgilenenler Avrupa ülkelerinde bulunan haplogrupların % oran tablosunu aşağıda görebilir. Buna milletlerin akrabalık derecesi de diyebiliriz. Tabii bütün bunlar y-kromozomunun hikayesi, yani baba tarafından soyağacı. Bir de mitokondrial DNA testi var, acaba anne tarafından kim kiminle akraba? Belki bir dahaki sefere de onu anlatırım.

Murat D. Mirza

© Copyright 2016 Pro's Solutions Ltd - Legal notice and credits