AFRİKA KITASINDAN BAŞLAYAN BÜYÜK YOLCULUK
İnsan türünün tarihi 200.000 yıl öncesine dayanıyor. Bazı araştırmacılara göre 340 bin yıl, hatta çok daha eskidir. Ancak burada sadece genel kabul gören verileri esas alıyoruz. 130.000-190.000 yıl öncesindeki buzul çağı başlayana kadar homo sapiens geniş çayırlarda avlanarak besleniyordu. Ayrıca yabani meyve ve bitkilerden de yararlanma imkanları vardı.
Buzul çağının yol açtığı kuraklık nedeniyle yeni gıda kaynakları bulunması gerekti. İşte bu dönemde ilk defa deniz ürünlerini de keşfettikleri düşünülmektedir. Bu teoriyi destekleyen bazı deniz kabuklularının kalıntıları bulunsa da geniş çaplı bir araştırma mümkün değil, çünkü o dönemdeki sahiller bugün deniz altında kalmış durumdadır.
Haritada görüldüğü gibi 150-200 bin yıl önce Doğu Afrika hariç hiçbir yerde insan yaşamıyordu. Değişik kaynaklarda belirtilen tarihler farklı olsa da genel anlamda bütün laboratuar sonuçları National Geographic’in verilerini doğruluyor. Burada Oxford Üniversitesi profesörü Dr. Stephen Oppenheimer’in hazırlamış olduğu harita üzerinde insanoğlunun on binlerce yıl süren büyük seyahatini inceleyeceğiz.
Anne tarafından yapılan testlere mtDNA veya “Havva geni” de denmektedir. Kitabı mukaddese atfen “Mitokondrial Eve” (Havva) adı verilen ilk kadının 200.000 yıl önce yaşadığı hesaplanıyor.
Adem adı verilen ilk erkek yaşadığı esnada mtDNA haplogrubu L Afrika kıtasında zaten vardı ve 100.000 yıldan fazla bir süredir insanlar o coğrafyada bulunuyorlardı. Adem denmesinin nedeni, nesli devam eden ilk erkek olmasındandır. Diğer erkeklerin soyu devam etmemiş olabilir, bukonuda henüz kesin bir bilgi bulunmamaktadır.
125.000 yıl önce ilk defa Afrika kıtası dışına göç eden insanlar neandertalların yaşamakta olduğu Levant (Lübnan, İsrail, Suriye, Filistin…) bölgesine yerleştiler. Bu belki de neandertallar ve insanların ilk karşılaşmasıydı. Ancak insanların kıta dışına bu ilk göçü başarılı olmadı. Buzul çağında Orta Doğu ve Kuzey Afrika’nın çöle dönüşmesi sonucu varlıklarını devam ettiremediler, bölge tekrar neandertalların yaşam alanı oldu. 30.000 yıl önce insanların Avrupa kıtasına yayılmasından hemen sonra neandertalların soyu tükendi.
Bir teoriye göre neandertallar insanlarla melezleşerek tarih içinde kayboldular. Daha kuvvetli bir teori, insan-neandertal savaşının sonunda yeryüzünden aniden silinmiş olmalarıdır. Bazı antropologlar tarafından neandertallar insandan ayrı bir tür olarak belirtilmekte ve “homo neanderthalensis” olarak adlandırılmaktadır. Bazıları ise "homo sapiens" yani insana ait bir alt tür olarak kabul etmektedirler.
Son on yılda yapılan testler neandertallar üzerindeki sır perdesini biraz daha araladı. Homo sapiens ile fazla benzerlik göstermeyen bu tür, insanlarla biraz melezleşti. Afrikalılar dışındaki insanlarda %1-4 oranında neandertal geni tespit edilmiştir. Bu durum insanların Afrika kıtası dışına çıktıklarında Levant bölgesinde karşılaşmış olmasından kaynaklanmaktadır.
Neandertal’ların evrim sürecinde insanların atası olduğu teorisi de genetik araştırmalar sonucu çürümüş oldu. Modern insanın atası değil belki kuzeni olarak tanımlamak daha doğru olur.
Buzul Çağı
90.000 yıl önce yaşanan şiddetli soğuklardan dolayı Levant yaşamı imkansız kılan bir çöle dönüştü. Sahra geçidi de kapandığı için geriye dönüş mümkün olmadı. Böylece 125.000 yıl önce bölgeye yerleşen insanların tamamı öldü ve Afrika kıtası dışına ilk göç girişimi başarısızlıkla sonuçlandı.
İnsanların yeryüzündeki seyahatleri buzul çağının getirdiği sorunlar ile her zaman doğrudan ilişkili olmuştur. Değişen iklim koşulları ve yeni gıda alanları arama insanları göçe zorlayan en önemli etkenler olduğundan, dünyanın son 150.000 yıllık ısı değişimini incelemekte yarar var.
Artık insanlar 45.000 yıl daha Orta Doğu’da olmayacaktır. Soğukların etkisini kaybetmesiyle Levant’ın eski yerlileri olan neandertallar bölgeye tekrar yerleştiler ve varlıklarını 30 bin yıl öncesine kadar sürdürdüler. Neandertallar ve buzul çağı konusundaki kısa bilgilendirmeden sonra kaldığımız yerden devam edelim;
Afrika kıtası dışına ikinci göç 85.000 yıl önce oldu. mtDNA haplogrubu L3, düşen deniz seviyesinden yararlanarak 16 km genişliğindeki Bab-el-Mendeb boğazından Yemen’e geçti. Arap yarımadasında veya Hindistan’da L3’ten ayrılarak oluşan M haplogrubu bütün Güney Asya’ya yayıldı.
mtDNA haplogrubu ‘M’ bugün Levant bölgesinde yok denecek kadar azdır. Arap yarımadasının güneyinde %15 oranında Doğu Afrika’da ise daha az rastlanmaktadır. En yoğun görüldüğü Pakistan ve Kuzey Batı Hindistan’da bütün mitokondrial genlerin %30 ila 50’sini oluşturmaktadır.
M haplogrubu paleolitik çağda oldukça geniş bir alana yayıldı. Aşağıda bu grubun göç rotasını görebilirsiniz:
Son 2 milyon yılın en büyük yanardağ patlaması sonucu 100x30 km ebadındaki Toba gölü oluştu. Volkanik küller kuzey doğu istikametinde yayıldığıiçin Sumatra’dan bütün Hindistan’a kadar geniş bir coğrafyayı kapladı. Bugün bile birkaç metre kalınlığındaki kül tabakalarına rastlamak mümkündür.
Aslında bu olay neden Hindistan’da iki önemli mtDNA haplogrup (M ve N) olduğunu açıklıyor. Doğu ve Kuzey Hindistan genlerinde gözle görülür farklar vardır. Nepal, Burma ve batı Hindistan’da Mongoloid genlere rastlamak mümkündür. Himalayalar boyunca kuzey doğu hattının ayırdığı bu genetik farklılaşmaya Toba yanardağının neden olduğu tahmin ediliyor.
Bu volkanik faciadan binlerce yıl sonra yeniden göçler başladı Hindistan’a yönelen grup İran üzerinden Anadolu ve Güney Kafkasya’ya kadar geldi. Bunlar Türkiye, İran, Ermenistan ve Azerbaycan coğrafyasına yerleşen ilk insanlardır. Daha sonra Avrupa’ya da seyahat edecek olan bu insanlar ancak 50.000 yıl önce bölgeye gelebildi. Çünkü 55-65 bin yıl önceki dayanılmaz soğuklardan dolayı "Bereketli Hilal" koridoru kapalıydı.
51.000 yıl önce başlayan sıcak ve nemli dönem 5.000 yıl sürdü. Yeni iklim koşulları sadece Bereketli Hilal koridorunu açmakla kalmadı, Negev çölü de yaşanabilir duruma geldi.
Avrupalıların atalarından olan N (Nesrin) klanı, 80.000 yıl önce güney Arabistan’a göç eden kavimlerin kollarından biridir. Ancak bu grup, nemli ve sıcak iklim döneminin başlayıp Bereketli Hilal bölgesinin açılmasını sağlayana kadar on binlerce yıl beklemek zorunda kaldı. Sahil boyunca giden kuzenleri için böyle bir kısıtlama söz konusu değildi. Onlar 60-65 bin yıl önce Avustralya’ya kadar gittiler. Arap yarımadasında kalanlar ise ancak 50 bin yıl sonra Levant ve Anadolu’ya, oradan da Avrupa’ya göç etme olanağı bulabildiler.
Maternel R haplogrubundan ayrılan U (Ursula) ve onun bir alt grubu U5, 45-50 bin yıl önce Avrupa’ya geçti. 15.000 yıl sonra kuzeyden gelecek olan bir sonraki göçe kadar Avrupa’nın ilk yerlileri bu gruptur.
Paleolitik Çağ
İnsanların yeryüzünde seyahatlerini incelerken buna paralel olarak o dönemde yaşam koşullarının nasıl olduğunu da bilmekte yarar var. Eski veya "Yontma Taş Devri" olarak tercüme edebileceğimiz Paleolitik Çağ 2 milyon yıl önce başlamış, günümüzden 10-12 bin yıl önce son bulmuştur. Paleolitik dönem, alt, orta ve üst olmak üzere üç çağa ayrılır. Bizim açımızdan önemli olan üst paleolitik dönem 40.000-12.000 yıl öncesini kapsamaktadır. Bitiş tarihi coğrafi konumlara göre farklılıklar gösterebilir.
Bu dönemde insanlar, avladıkları hayvanlar başta olmak üzere yabani sebze ve meyvelerle besleniyorlardı. Henüz tarım olmadığından gıda üretimi ve meyvelerle besleniyorlardı. Henüz tarım olmadığından gıda üretimi ve yerleşik yaşam düzeni yoktu. Özellikle iklim değişikliklerinden dolayı yeni av alanları aramak üzere göçler olurdu. İnsanlar, kaya altı veya mağaralarda, bunların olmadığı yerlerde ise açık alanda sığınaklarda yaşamışlardır. Bu dönemde basit taş aletler yapılmış, ucu sivriltilmiş bu taşlar silah olarak kullanılarak mamut, geyik gibi büyük hayvanlar avlanmıştır.
Sosyal yaşamda inancın var olduğuna dair veriler mevcuttur. 30.000 yıl önce soyları tükenen neandertalların ölülerini gömdükleri biliniyor. Ayrıca üst-paleolitik çağda insanlar mağara duvarlarına boyalı resimler yapmaya başladılar. Çeşitli hayvan kemiklerinden süs eşyaları, heykeller ve kesici aletler yine bu dönemde yapıldı.
Anadolu üst paleolitik dönemden kalma bulgulara ev sahipliği yapan önemli bir bölgedir. Özellikle Karain ve Yarımburgaz mağaralarında bu döneme ait pek çok kalıntı, el baltaları, iğne, süs eşyaları ve kesici aletler bulunmuştur.
Mezolitik Çağ
Orta Taş Devri, paleolitik çağdan neolitik çağa geçiş dönemidir. Her coğrafyada farklı zaman dilimlerine rastlar. Özellikle Levant için 11 bin yıl önce yarı yerleşik hayatın başlaması açısından önemlidir. Küçük kulübeler inşa edildi, hayvanlar evcilleştirildi. Buzul çağının sona erdiği bu dönemde tarım başladı ve insanlar yerleşik yaşam düzenine geçtiler. Taş, kemik ve fildişinden aletler, ok, yay ve daha pek çok buluş bu çağda icat edildi. Son buzul çağı bittiğinde yeryüzünde insan nüfusu tahminen birkaç milyondu.
Neolitik Çağ
Cilalı Taş Devri 10.000-8.000 yıl önce yaşandı. Artık buzul çağı tamamen sona ermiş ve insanlar tarım ve hayvancılıkla uğraşmaya başlayarak yerleşik hayata geçmişlerdi. Neolitik çağda insanların yaşam tarzı ciddi anlamda değişti, ilk köy toplumları oluştu. Kilden çömlekler yapıldı, ticaret başladı. Gerek arkeolojik kalıntılar, gerekse coğrafyanın tarıma elverişli olması açısından Neolitik çağın ilk defa Levant ve Anadolu’da başladığı tahmin edilmektedir.